27 Nisan 2017 Perşembe

Wong Kar Wai...



"Gözyaşları Aktıkça..."


"Vahşi Olan Günler...

"Vahşi Olan Günler...


chungking ekspresi ile ilgili görsel sonucu
"Chunking Ekspresi..."

chungking ekspresi ile ilgili görsel sonucu
"Chunking Ekspresi..."

"Chunking Ekspresi..."



"Zamanın Külleri..."

düşkün melekler ile ilgili görsel sonucu
"Düşkün Melekler..."

"Düşkün Melekler..."



"Aşk Zamanı..."


2046 film ile ilgili görsel sonucu
"2046..."


"2046..."


eros el wong kar wai ile ilgili görsel sonucu
"Eros: El..."



Aşk, tutku ve sinema: Wong Kar-Wai



Hong Konglu usta Wong Kar-Wai, filmleriyle modern aşkı en iyi anlatan yönetmenlerden biri. Onun filmlerinde aşk imkânsız bir yolculuk. Çünkü âşık olanlar imkânsız aşkın peşine düşerken, yakınlarında dolaşan aşkın farkına bile varamıyorlar



Ali Erden



Wong Kar-Wai, 17 Temmuz 1956 yılında Çin'in Şanghay şehrinde doğdu. Senarist olarak sinemaya giren Kar-Wai, ilk filmi "Wang jiao ka men-Gözyaşları Aktıkça"yı 1988'de çekti. "As Tears Go By", ünlü rock grubu Rolling Stones'un bir şarkısının adı.

Sinemaseverler bu önemli yönetmeni 1996 yılındaki 15. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde tanıdılar. 1994 yapımı "Chongqing senlin-Chungking Ekspresi" ve 1995 yapımı "Doh lok tin si-Düşkün Melekler" filmleri gösterilen Kar-Wai'nin daha sonraki yıllarda filmleri perdelere düşmeye başladı. 1997 yapımı "Chun guang zha xi-Mutlu Beraberlik", 2000 yapımı "Hua yang nian hua-Aşk Zamanı" sinemaseverlerle buluştu. 2004 yapımı üç yönetmenli antolojik film "Eros"ta "The Hand-El" bölümünü yönetti. Onun 2004 yapımı "2046" filmi, 2005'te 24. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde gösterildi. Amerika'da çektiği 2007 yapımı "My Blueberry Nights-Benim Aşk Pastam" filmi de, sinemaseverlerle buluşabildi. Cannes Film Festivali'nin 60. yıl şerefine ünlü yönetmenlerin çektiği 2007 yapımı "Chacun son Cinéma-Herkesin Kendi Sineması"na "I Travelled 9000 km to Give it to You" (Sana Hediyeni Vermek İçin 9000 km Seyahat Ettim) kısa filmiyle katkıda bulundu. Bu kısa filmde kırmızı koltukları olan sinema salonunda genç adam, yanında genç bir kadın hayal ediyordu salona kırmızı ışıklar düşerken. Bu kısa filmde kadın, şeftali ve cinsellik arasında tarif edilemez derin bir metafor vardı. 2008 Filmekimi'nde "redux"lanmış 1994 yapımı "Dung che sai duk-Zamanın Külleri" de gösterilmişti.

Kar-Wai, günümüzde aşkı en iyi anlatan yönetmenlerden biri. Kar-Wai'nin bazı filmlerinde aşk duyguları, cinselliğin ötesine de geçerek tam bir tutkuya veya bir ruhaniliğe bürünerek yansıyor perdeye. Bir de onun filmlerinde insanların iletişimsizliğiyle modern insanın yalnızlığı ve kederleri var. Elbette tüm Kar-Wai filmlerinde mekânlar çok önemli. Hem görsel, hem de karakterlerinin iç dünyasının dışavurumu açısından. Öncelikle otel odaları ve trenler... Otellerin etkisi, herhalde babasının otelci olmasından geliyordur. Bir oğlu olan Kar-Wai, filmlerinin senaryolarını da kendi yazıyor ve çoğunlukla da kameraman Christopher Doyle'la çalışıyor. Bu güneş gözlüklü ve 1960'lara tutkulu yönetmenin filmlerinin içerisinde dolaşarak hem aşka, hem de bir ustaya saygı sunuşu yapıyoruz.

"Gözyaşları Aktıkça..."

Kar-Wai'nin ilk filmi 1988 yapımı "Wang jiao ka men-Gözyaşları Aktıkça", ruhuyla ve her şeyiyle 1995 yapımı "Doh lok tin si-Düşkün Melekler" filmiyle buluşuyor. "Gözyaşları Aktıkça", büyük bölümü gece atmosferinde geçen, hem kara film hem de şiirsel gerçekçi tatta olan şiddet yüklü bir film. "Düşkün Melekler" filmindeyse neredeyse hikâyenin tümü gece atmosferinde geçiyordu. Elbette yine kara filmle şiirsel gerçekçi tatlarda her şey. Filmin senaryosunu yönetmenle beraber Jeffrey Lau yazmış. Filmin kameramanıysa Wai-keung Lau. Yönetmen,  Danny Chun ve Teddy Robin Kwan’ın müziklerini kullanmış.

Katiller ve çeteler, bu iki filmde de perdede dehşet saçıyorlardı. Bazı sahnelerde bu şiddet anlarına bakmak gerçekten zorlu bir maceraydı. "Gözyaşları Aktıkça", "Chungking Ekspresi" ve "Düşkün Melekler" filmlerinin en önemli ortak noktalarıysa estetik tarzlarıydı. Bu estetik yansıyışlar birbirlerini gerçekten tamamlıyordu. Ama neredeyse "Gözyaşları Aktıkça" ve "Düşkün Melekler", hikâyeleri ve kurgu dilleriyle birbirlerinin kıyılarında dolaşıyorlardı sanki. "Strobe"laşmış yavaş çekimler, bir acı çığlığa dönüşen müzikler, fonda duyulan şarkılar, karanlık sokaklar, şiddet yoğunluğu, koşut kurguyla yansıyan hikâyeler ve birçok şey.

"Gözyaşları Aktıkça" filminde Wah (Andy Lau), geceleri yaşayan bir tetikçi. Öldürecek insan olmadığı zamanlarda "tahsilât" işi yapıyor. İki kardeşi var. "Sinek" (Jacky Cheung) lakaplı kardeşini bu işlerden uzak tutmaya çabalasa da başaramıyor Wah. Teyzesinden telefon alan Wah, bir kuzininin olduğunu da öğreniyor. Birkaç günlüğüne dairesine güzel Ngor (eşsiz Maggie Cheung) geliyor. Bütün bunlar olurken sevgilisi Mabel (Ang Wong) kürtaj yaptırıyor Wah'ın. Artık "aşk acısı" lafı onu incitiyor. Çeteler, "baba" denilen bir mafyacının etrafında toplanmışlar. Wah, Tony ve çetesiyle zaman zaman çatışmak zorunda da kalıyor. Bazen kendisi bazen de Tony (Alex Man)kazanıyor bu kavgaları. En sondaki kavgaları da çok vahşi geçiyor. Mabel'in kürtaj yaptığı bebeğin kendisinden olmadığını bir yağmurlu günde Mabel'den öğrenen Wah, adadaki lokantada garsonluk yapan güzel kuzinine koşuyordu aşk için. Finali melodram yüklü ve trajik olan bu film, bir ustanın gelişini haber veriyordu yıllar önce.

"Vahşi Olan Günler..."

Kar-Wai'nin bu ikinci filmi, 1990 yapımı "A Fei Zheng Chuan-Vahşi Olan Günler", zor yapıtlarından biri. Seyirci, hiçbir anda zaman geçişlerini anlayamıyor. Zamanın geçip gittiğini bir zaman sonra anlıyorsunuz. Tıpkı çoğu Antonioni filmindeki gibi. Filmin senaryosunu yönetmen ve Jeffrey Lau ortak yazmışlar.

Büyük bölümü iç mekân ve gece atmosferinde geçen bu film, annesini arayan Filipinli bir serseri Yuddy'nin (Leslie Cheung) tuhaf hikâyesini anlatıyor. Onu, Hong Kong'a yerleşmiş ve burada fahişelik yapan teyzesi Rebecca büyütmüş. Nisan 1960... Yuddy, büfede çalışan güzel Su Li-zhen'e (Maggie Cheung) ilgileniyormuş gibi. Aslında o hiçbir kadına ilgi duymuyor. Onları kolayca etkilenmekten hoşlanıyor. Biraz zorlu olan Su'yu "saat oyunu"yla etkileyen Yuddy, evlilikten söz eden Su'ya arkasını dönüveriyor hemen. Sonra hayatına güzel dansçı Leung (Carina Lau) giriyor. Leung'un ailesi, yoksul ve kazandığı paranın birazını onlara göndermek zorunda. Kendisine saygı göstermeyen Yuddy'yi terk edemiyor Leung. Su da unutamıyor Yuddy'yi.

Karakterler hikâyeye dâhil oldukça hikâye de karışmaya başlıyor ve her şey bir kaosa dönüşüveriyor. Yönetmen, alabildiğine dingin bir sinema dili kullanmasına rağmen gerçekten bu film zorlu bir yolculuktu. Gece mesaisi yapan polis Zeb de (Jacky Cheung) hem hikâyeye hem de Su'nun dünyasına giriyor. Yuddy'nin kadim dostu Tide da (Andy Lau), Yuddy'nin son kadını Leung'a sırılsıklam âşık oluveriyor. Ama bu aşktan hiç umut yok elbette. Annesinin Filipinler'de olduğunu öğrenen Yuddy, oraya gidiyor, ama annesine ulaşamıyor. Otele yerleşiyor ve polis Zeb de yanına geliyor. Ardından şiddet çoğalmaya başlıyor filmde. Kendini karaya inemeyen kuş gibi hisseden Yuddy çatıdaki lokantada şiddetin içine düşüyor yanında Zeb de varken. Bu sekans gerçekten de özel ve çok çarpıcı. Caz ve Hint müzikleri karışımı bir müzik duyulurken, "steadicam" kamera eski bir binaya kayar gibi giriyor, merdivenlerden çıkıyor ve lokanta bölümüne geliyor. Kısa bir zaman sonra Yuddy ve Zeb, trene biniyorlar. Şiddet de peşlerini bırakmıyor. Bir kısa filme dönüşen final anıyla da film birdenbire sona eriyor. Zeb'le Su yeni bir aşka doğru mu yol alacaklardı? Kim bilebilir ki?

Bu filmde, sonraki filmlerine ilham olacak anlar ve zamanlar da vardı ustanın. Öncelikle gecenin içindeki yağmurlar altındaki Hong Kong, 2000 yapımı "Hua yang nian hua-Aşk Zamanı" filmini hatırlatıyordu. Yuddy'nin Filipinler'de kaldığı otel odasının numarası 204'tü. Bu 2046’yı hatırlatıyordu. 2004 yapımı "2046" filminde de 2046 numaralı odada kalıyordu başkarekter. "Vahşi Olan Günler" filminde de trenler var. Bu üç filmin konusu da 1960'lı yıllarda Hong Kong'da geçiyordu. "Vahşi Olan Günler" filminin fonunda caz tınılarını çağrıştıran müzikler de kullanmış yönetmen. Terry Chan’ın müzikleri saksofon ağırlıklı, genelde 1960'ların suç-polisiye filmlerini çağrıştırıyor. Öncelikle, Jean-Luc Godard'ın 1960 yapımı siyah-beyaz ve sinemaskop "A Bout de Souffle-Serseri Âşıklar" filminde duyulan müzikleri hatırlatıyordu. Christopher Doyle'un görüntüleri de sinema adına etkileyiciydi, öncelikle gece çekimlerinde. Elbette "steadicam" kamera da çarpıcıydı. Chow Mo-Wan (Tony Chiu Wai Leung) karakterinin görüldüğü ilk film ayrıca bu yapıt. Su Li-zhen de öyle.

"Chunking Ekspresi..."

Kar-Wai'nin 1994 yılında yönettiği "Chongqing senlin-Chungking Ekspresi", Fransız "Yeni Dalga" akımına, özellikle de Godard sinemasına adanmış bir film gibi. Bu filmin en heyecan verici yönüyse, kamera kullanımlarıyla kurgusuydu. Senaryosunu da yönetmenin yazdığı filmde, birbirinden bağımsız iki hikâye anlatılıyor. "Chunking Ekspresi" filminin bir özelliği de, hikâyeler ayrı olsa da mekânlar aynıydı. İlk hikâyede, "koşut kurgu" tekniğini daha yoğun kullanılmış. Yönetmen, ikinci bölümde büfedeki kız Faye'i canlandıran müzisyen-oyuncu Faye Wong'un bestelerini de kullanmış. Faye Wong'un bu filmde, "Dream Person" ve "Bluebeard"ü duyuluyor. Bir de ikinci bölümde, cazın divalarından Dinah Washington'ın "What a Difference a Day Makes" adlı muhteşem standart caz şarkısı da büyü saçıyor. Birinci bölümde Hintli göçmenlerin göründüğü sahnelerde de Hintçe şarkılar duyuluyor fonda. Belki de "Chungking Ekspresi"nin ne olduğunu biraz olsun anlamlandırmalı. Hong Kong'da, Chungking Konakları diye adlandırılan bölgede ucuz daireler, pansiyonlar, küçük işyerleri, gece kulüpleri, suç yuvaları gibi karanlık mekânları olan bir yer var. Bu bölgeye daha çok geliri düşük ve Hong Kong'a göçmen olarak gelmiş Hintli, Bangladeşli, Pakistanlı, Ortadoğulu ve yoksul birçok insanın ilk uğradığı yer. Filminin hikâyeleri, bu bölgedeki gerçek mekânlarda geçiyordu.

Birinci bölüm: Film, Chungking Ekspresi denilen binaların teraslarının üzerinde açılıyor. Kara bulutlar ve dumanlar gökyüzünü kaplıyor. Ardından sakin sokakların görüntüleri yansıyor perdeye. Ama bu sakinlik hemen dağılıyor ve kendi doğal hareketliliğine dönüyordu bu sokaklar. Sarı peruklu, pardösülü ve güneş gözlüklü kadını birilerinden kaçarken yakalıyordu Kar-Wai'nin hareketli kamerası. Genç sivil polis 223 de bu olayın içine düşüveriyordu birden. Kar-Wai, hem çekim estetiği olarak hem de kurgu yönünden heyecan verici anlar yaratıyordu bu giriş sahnesinde. Sarsıntılı hafif el kamerası kalabalığın içinde tam bir kaotik anlar yaşatıyordu. Gerçeküstücü tattaki bu görüntüler, bulanık ve gölgeliydi. Fonda da Frankie Chan'in kederli ve coşkulu "Fornication in Space" müziği duyuluyordu.

Gizemli Uzakdoğulu uyuşturucu satıcısı sarı peruklu kadın (Brigitte Lin), Hintlilere Hong Kong dışına uyuşturucu taşıttırıyordu. Ama son işinde her şey tersyüz oluyor ve intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu sarı peruklu kadın. Öbür taraftaysa sivil polis He Zhiwu, yani 223 (Takeshi Kaneshiro) yeni ayrıldığı sevgilisi May'in geride bıraktığı aşk acısını yaşıyordu. Sarı peruklu kadınla o kaçıp kovalamaca sonrasında birden göz göze gelen 223, belki de hayatının kadınıyla karşılaşıyordu. Adını bilmediği bu sarı peruklu kadın, 0.01cm uzağındaydı. Belki de bu bir Kar-Wai'nin ironisidir. Biri polis, diğeriyse suç dünyasına bulaşmış bir "femme fatale", yani "öldüren kadın..." İkisinin aşkları mümkün müydü? Ama Kar-Wai onlara, aslında 223'e bir şans veriyordu. Hatta 223'e ikinci bir şansı da yaratıyordu yönetmen. Kalbi kırık 223, 1 Nisan 1994'te sevgilisinden ayrılmış. Son kullanım tarihi 1 Mayıs 1994 olan ananas konservelerini her gün marketten satın alıyor. May, bir ay içinde kendisine dönmezse bir gecede oturup otuz konserveyi birden yiyecek. Üstelik 1 Mayıs da 223'ün doğum günü. 24'ünden 25'ine girecek 223... "Geceyarısı Ekpresi" (Midnight Express) büfesini çalıştıran yaşlı büfeci (Chen Jinquan), 223'ün kırık kalbine yeni "May"ler sokmaya çalışıyor, ama nafile. Gözyaşları dökmemek için hep koşan 223, "Konserveler gibi hatıraların da son kullanma tarihi var mı" diyor kendi kendine. O sıralarda büfeye güzeller güzeli yeni garson kız Faye geliyor. 223, belki de ona âşık olabilirdi, ama ne yazık ki bir başka polis, devriye 663 giriyor hikâyeye. Kara film tarzındaki birinci bölüm biterken, ikinci bölümdeki başka bir kalp kırıklığı yansımaya başlıyor beyazperdeye.

İkinci bölüm: Bu bölümde üniformalı devriye polisiyle garson kız Faye var. Onun da kod adı 663. O da hostes sevgilisinden (Valerie Chow) ayrılmış ve elbette onun da kalbi kırık. "Geceyarısı Ekpresi" adlı büfeye her gün uğruyor. Büfede çalışan Faye'in (Faye Wong), 663'e (Tony Chiu Wai Leung) sırılsıklam tutulduğunu anlıyorsunuz. Hostes sevgili 663'e mektup yazıp büfeye bırakıyor. Bir zaman sonra 663'le konuşabilen ve ondan adresini öğrenen Faye, polisin dairesine gizlice giriyor, dairesini temizliyor, onu tanımaya çalışıyor. Kar-Wai, kadınların aşkta erkeklerden daha cesaretli olduğunu hissettiriyordu bu filminde. Faye, 1960'ların ünlü müzik grubu The Mamas and The Papas'ın ünlü şarkısı "California Dreamin"i yüksek sesle dinlemeyi de seviyor. Çünkü en büyük rüyası Kaliforniya'ya gitmek Faye'in. Faye, Godard'ın 1960 yapımı siyah-beyaz ve sinemaskop "A Bout de Souffle-Serseri Âşıklar" filminden düşmüş bir Jean Seberg gibiydi sanki. Kısacık saçlı Faye, hep güneş gözlüğü takıyor ve çoğunlukla da açık renk elbiseler giyiniyordu. Sonunda 663, dairesini temizleyenin kim olduğunu fark ediyordu. Faye, kendisini Kaliforniya Lokantası'nda bekleyen 663'e bir mektup bırakıyor ve o da ortadan kayboluyordu. Mektubu yağmurlu gecede çöp kutusuna atan 663, mektubu okumak isteyince ıslanmış mektubun içindekileri sökemiyordu. Bir yıl sonra hayat herkes için değişiyordu elbette. Faye, uzaklardan hostes giysileri içerisinde geliyor. 663 de "Geceyarısı Ekspresi" büfesini devralmış.

Bu bölümde, ilk bölüm kadar olmasa da estetik anlar perdeyi kuşatıyordu. "Chungking Ekspresi" filminin kameramanları da Christopher Doyle ve Wai-keung Lau’ydu. Filmdeki ilginç yönler de vardı. 223'ün dairesinde köpeği varken, 663'ünse oyuncak bir köpeği vardı. Ama ikisinin de kırık kalplerinin yanında akvaryumları dairelerini süslüyordu. Kar-Wai, bu bölümde ilk bölüme göre daha parlak ışıklar kullanmış. Bölümün sonuna doğru renkler hafifçe koyulaşırken, yağmurlar da yağmaya başlıyor. Bir yıl sonra, kendini terk eden hostes sevgilisiyle karşılaşan 663, hiç etkilenmiyordu bu karşılaşmadan. Kar-Wai, "Chungking Ekspresi" filmini üç bölüm olarak düşünmüş, ama film uzun olunca 1995 yapımı "Doh lok tin si-Düşkün Melekler"i ayrı bir film olarak çekmiş.

"Zamanın Külleri..."

Kar-Wai ustanın, milliyetçi yazar Louis Cha'nın romanından senaryosunu yazıp çektiği 1994 yapımı "Dong xie xi du-Zamanın Külleri" filmini "redux" olarak yeniden sinemaseverlerle buluşturdu. "Redux", bir tür restorasyon, yenileme demek. İlk gösterimde kurgudan çıkarılmış sahneleri ekleme, filmi onarma, renklerini düzeltme, süresini uzatma veya kısaltma vb birçok şey var. "Redux"ın birebir anlamıysa "geri dönme" demek. Kar-Wai, filminin renklerini düzeltmiş ve bu renk tonları insana bir ressamın fırça darbelerinden çıkmış duygusunu yaşatıyordu perdede. Renkler, koyu tonda ve bazı anlarda sepya tadı da veriyordu. Bu filmdeki çöl sarısı filmin ruhuyla da örtüşmüştü. Sarı, tutkunun ve ihanetin rengi anlamına da geliyor sanatta.

"Zamanın Külleri", bencil bir savaşçının hikâyesini anlatıyor. Savaşçı Ouyang Feng (Leslie Cheung), büyülü şaraptan içince belleğinden birçok şey silinip gidiyor. Ouyang Feng, kadınların kalbini fethetmiş ve onları hep kırmış insan bir de. Büyülü şarap belleğini sildikten sonra kendi çölünde yaşıyor Ouyang Feng. Hayatını da savaşarak kazanıyor. Sorunları olanlar ona geliyor, parasını aldıktan sonra o da kötülere karşı kiralık katil gibi savaşıyor. Aslında bir haydut o. Aşk ve kadınlar avucunun içinden kayıp gitmiş, kadınların değerini bilememiş. Murong Yin'i (Brigitte Lin) unutamıyor ama. Murong Yin, erkek kılığına bürünüp Murong Yang adıyla Ouyang Feng'in peşine düşüyor, sonra da ona terk edilmenin acısını yaşatıyor. Aslında Ouyang Feng, hep hırslarına ve açgözlülüğüne yenilmiş bir insan. Büyülü şaraptan içip belleği boşalınca da hırsları ve açgözlülüğü onu terk etmiyor.

Kar-Wai ustanın bu kılıçlı dövüş filmindeki kelimeler de derin anlamlı. Hikâyede her şey mevsimler üzerinden gelişiyor. Ouyang Feng, Çin takvimindeki mevsim yorumlarıyla hayatı anlamlandırmaya çalışıyor hep. Sanki bu takvimle kaderini okuyor Ouyang Feng. Çölünde tek başına oturmuş yeni bir iş bekleyen Ouyang Feng'in yanına bir genç kız geliyor. Haydutlar, kız kardeşine tecavüz edip öldürmüşler. Genç kızın Ouyang Feng'e, eşeğinden ve bir sepet yumurtasından başka verecek bir şeyi yok. Bir sepet yumurta ve eşek için ölümü göze alabilir miydi açgözlü Ouyang Feng? Elbette almazdı. Kızdan faydalanmaya çalışsa da genç kız hemen ona direniyor. O sırada gözleri yavaş yavaş görme yeteneğini kaybeden kılıçlı bir genç (Tony Leung) geliyor Ouyang Feng'in yanına. İş istiyor. Kılıçlı genç silahşor köyündeki şeftali çiçeklerini hiç unutamamış. Ouyang Feng'in aklında genç silahşorun söylediği o şeftali çiçekleri kalıyor. Bu çiçekleri görmek için, kılıçlı genç silahşorun köyüne gidiyor, ama orada şeftali çiçeklerini bulamıyor Ouyan Feng. Çünkü kılıçlı kör silahşorun şeftali çiçeği güzel bir kadındı.

Kar-Wai, "Zamanın Külleri"  filminde gerçekten estetik açıdan büyüleyici bir yapıt yaratmış, simgesel ve şiirsel. Renkler gerçekten insanı bir büyünün içinde bırakıyor. Filmin estetiği ve anlatımı da gerçeküstücülükten besleniyor. Suların gölge gibi yansıması, gölgelerin devingenliği gerçeküstücülüğe görsel açıdan destek oluyor filmde. "Strobe"laştırılmış yavaş çekimler de çarpıcıydı. Frankie Chan ve Roel A. García'nın fonda duyulan müzikleri de insanın ruhunun içinde dolaşıyordu sanki. Filmin çarpıcı estetik görüntülerini Christopher Doyle ve Pung-Leung Kwan perdeye düşürmüş. Uzakdoğu sinemalarında görsellikle beraber oyunculuklar da mükemmel oluyor. Bir de bu filme "distopik" deniliyor. Aslında "distopya", günümüz bakışıyla ve ahlaki yorumlanışıyla "kötü gelecek" demek. Yani "ütopya"nın tam tersiydi.

 "Düşkün Melekler..."

Kar-Wai'nin sinema dili olarak en çarpıcı filmlerinden biri de 1995 yapımı siyah-beyaz ve renkli "Doh lok tin si-Düşkün Melekler" filmiydi. Yönetmenin senaryosunu da yazdığı filmin en önemli özelliği birkaç hikâyeyi "çapraz kurgu"yla yansıtmasıydı. Filmde öne çıkan baba-oğlun hikâyesiyle küçük evinde tek başına yaşayan bir genç kızın hikâyesi öne çıkıyordu bu filmde. 

Erkeklerden hep uzak durmuş genç kızın kendi kendini tatmin ettiği sahne belki de sinema tarihinde özel bir yere sahip. Bu filmde bir katil, bir aşk ve bir de sinema var. "Chungking Ekspresi" filmindeki sivil polis Zhiwu 223 de var "Düşkün Melekler" filminde. Mutlu 223'e yine Takeshi Kaneshiro hayat veriyordu. Hikâyenin bir yerinde genç kızla Zhiwu'nun yolları kesişiyordu. Zhiwu, canlı ve dışadönük bir insanken, genç kızsa melankolikti. Yönetmen, Zhiwu'nun iç dünyası gibi daha hareketli kullanmış kamerasını bu filminde. "Düşkün Melekler" filmindeki hikâyeler de, Chungking Konakları'nda ve çevresinde geçiyordu. Kar-Wai, çok özel kamera hareketleri ve kurgu tekniği kullanarak gerçek anlamda sinemaya zenginlik katıyordu "Düşkün Melekler" filmiyle... "Chungking Ekspresi"yle "Düşkün Melekler" filmlerindeki bazı anlara deneysel bile denilebilir. Filmin bazı karakterleri içekapanık ve kolayca dışarısıyla iletişim kuramıyorlar. Hep iç sesleriyle konuşarak sanki sadece seyirciyle iletişim kurabiliyorlardı. Elektronik müzik yapan Massive Attack'ın "Karma Coma" müzikleri de fonda duyuluyor bu filmde. Belki de filmin ruhuyla da uyuşan bir müzikti bu. Elbette ünlü Amerikalı kadın besteci-şarkıcı Laurie Anderson'ın "Speak My Language" ve İngiliz kadın şarkıcı-oyuncu Marianne Faithfull'un "Go Away from My World" şarkıları da duyuluyordu fonda. Elbette filmin özgün müziklerini besteleyen Frankie Chan ve Roel A. Garcia'nın tınılarını da unutmamalı. Bu filmin atmosferi karanlık ve kara filmin içerisinde dolaşıyormuş duygusunu yaşatıyor insana. Dış mekânlardaki gece atmosferleri sinemaya bir armağan gibiydi. Işık düzenlemeleri ve kurgu dili de öyle. Yönetmenin bazı estetik denemeleri gerçekten büyüleyiciydi. Sabit duran bir kameradan yansıyan hızlı görüntüler insanı gerçekten etkiliyordu. Görüntünün içinden hızla akıp giden insanlar, arabalar ve trenler gerçeküstücü büyüyle perdeye yansıyordu. Filmin kameramanı Christopher Doyle’du. Sinemaseverler, hem "Chungking Ekspresi"ndeki hem de "Düşkün Melekler"deki bu kameraya âşık olabilirler belki.

"Düşkün Melekler" filmi, vahşi şiddet yüklü. "Katil" Wong Chi-Ming (Leon Lai), acımasız ve işini temiz yapan bir tetikçi. Öldürecek insan olmadığında "tahsilât" işine bakıyordu. "Katil", tıpkı “Gözyaşları Aktıkça” filmindeki Wah’la aynı ruhu taşıyordu sanki. "Katil"e iş bulan güzel "Ajan" (Michelle Reis), "Katil"e ilgi duysa da nedense uzak duruyor ve salaş sığınağında kendini oyalayıp duruyordu. Evet, bir de 223 vardı. Bu 223 He Zhiwu (Takeshi Kaneshiro), "Chunking Ekspresi" filmindeki gibi bir polis değil, burada geceleri ne iş bulsa yapan dilsiz ve mutlu biri sadece. 223, hapisten kalma numarası onun. Renkli ve siyah-beyazdı "Düşkün Melekler" filmi. "Katil"le 223 geceleri çalışıyordu. 223'ün babası da Geceyarısı Ekspresi adındaki lokantayı işletiyordu "Düşkün Melekler" filminde. Bir de başka mutlu insan, güzeller güzeli "Sarışın" (Karen Mok) var. 223'le "Ajan"ın da yolları bir yerlerde kesişiyordu. "Düşkün Melekler" filmindeki bu üç anti-kahraman da içsesleriyle kendilerini, insanları, hayatı anlatıp duruyorlardı seyirciye. 223, sinemada görebileceğiniz en "mutlu" insan belki de. Kar-Wai usta, insana dair birçok şeyi çok iyi anlatıyor filmlerinde. Onun filmlerinin izini her daim sürmeli.

"Aşk Zamanı..."

1960'lı yıllar, Hong Kong... Bir apartman... Bir aile... Ve bir aşk dörtgeni... 2000 yapımı "Hua yang nian hua-Aşk Zamanı" filminde bunlar vardı. 1962 yılı. Chow Mo-Wan (Tony Chiu Wai Leung) ve Su Li-zhen (Maggie Cheung) aynı apartmanda karşı dairelerde oturuyorlar. Chow, bir gazeteci. Su'ysa bir sekreter. Bu iki evli insan birbirlerine âşık olurken, eşleri de birbirlerine âşık olmuşlar. Chow, Su'yla aşk yaşarken karısından intikam mı alıyordu? Aşk duygusunu derin bir bakışla perdeye yansıtan Kar-Wai, dingin anlatımıyla insanların aşkı yaşamasını istiyor.

Filmin müzikleri de alabildiğine insanın duygularını sıcaklaştırıyordu bu filmde. İnsan bu filmi gördükten sonra sevgilisine belki bir daha âşık oluyordur. Filmde Nat King Cole'ün performansıyla "Quizás, Quizás, Quizás" şarkısını da duyuyorsunuz fonda. Elbette bu filmde Nat King Cole'ün söylediği "Aquellos Ojos Verdes" şarkısı da vardı. Ama Michael Galasso ve Shigeru Umebayashi’nin müziklerine de kulak vermeli. Filmde Christopher Doyle, Pung-Leung Kwan ve Ping Bin Lee kameramanlık yapmış.

Senaryosunu da yönetmenin yazdığı "Aşk Zamanı" filminde, yemekle aşkın derin bağlarını bir defa daha keşfettiriyordu Kar-Wai. Yönetmen, "Aşk Zamanı" filminden hemen önce aynı adla bir siyah-beyaz kısa film de çekmişti.

"2046..."

Ustanın 2004 yılında yazıp-yönettiği "2046" filminin hikâyesi 1960'larda geçiyor, ama bilimkurgu tarafı da var. Siyah-beyaz ve renkli bu film Kar-Wai'nin aynı zamanda ilk sinemaskop çektiği filmdi. Chow Mo-Wan, bir gazeteci-yazar. Chow (Tony Leung), bilimkurgu tefrika ediyor. Bu filmde, âşıklar ve bir otel var. Otelin adı da Oriental Hotel'di. Hikâyede, Chow'un kaleminden düşen bilimkurgu bölümünde de bir tren var. Bu filmde Kar-Wai'nin insanları ulaşılamaz olana âşık. Çin sinemasının dört güzel kadını da perdeden yansıyor: Gong Li, Faye Wong, Ziyi Zhang ve Maggie Cheung...

İnsanın zihnini karıştıran şu soru vardı hep: 2046, yıl mıydı, yoksa bir otel odasının numarası mıydı? İkisi de olabilirdi. Chow, Hong Kong'daki otelde 2046 numaralı odada kalıyordu. Chow, Su Li-zhen'e (Maggie Cheung) sırılsıklam âşık oluyor. Güzel Bai Ling de (Ziyi Zhang) Chow'a. Su Li-zhen'in genç hali (Gong Li) bir kumarbazdı. Su Li-zhen, Chow için öyle ulaşılmaz bir kadın ki, hemen yakınlarında dolaşan güzel Bai Ling'in aşkının farkına bile varamıyordu. Bu film sanki 2000 yapımı "Hua yang nian hua-Aşk Zamanı"nın ruhundan çıkmış gibiydi. Filmde, hızlı trende geçen bilimkurgu bölümünde de aşk vardı. Faye Wong da bilimkurgu bölümünde bir "android" güzeldi. Kar-Wai'nin bu filminde de "distopik" taraflar var. Renkleri, ışık düzenlemeleri, kamera açıları ve devinimleri de estetik açıdan perdeden büyü saçıyor adeta. Elbette fonda duyulan müzikler de. Shigeru Umebayashi'nin tema müziği "2046 Main Theme" başta olmak üzere filmde duyulan şarkılar da etkileyici. Dean Martin'in söylediği "Sway" şarkısıyla beraber Zbigniew Preisner'in tınıları da filmde duyuluyor. Preisner'in tınıları Krzysztof Kieslowski'nin "Dekalog" serisinden 1988 yapmı "Krótki Film o Zabijaniu-Öldürme Üzerine Küçük Bir Film"indendeki "Decision"dandı. Belki de bu filmde Faye Wong'un şarkı söylememesi bir sürprizdi. Kar-Wai, Faye Wong'un sesini "Chunking Ekspresi" filminde kullanmıştı. İnsanın zihnini karıştıran, şiirsel ve büyülü bu film iki defa seyredilince ruhunun içinde anlamlar yaratılabiliyordur belki de.  Kar-Wai, bu filminde Godard'ın 1963 yapımı sinemaskop renkli "Le Mépris-Nefret" filmindeki Georges Delerue'nün "Julien et Barbara" tınılarını da kullanmış. Filmde Maria Callas, Angela Gheorghiu ve Connie Francis'in de sesleri duyuluyor. Norveçli besteci-piyanist Rolf Lovland ve İrlandalı kemancı Fionnuala Sherry tarafından 1994'te kurulmuş Secret Garden'ın "Adagio" bestesini de bu filminde kullanmış Kar-Wai. Elbette Nat King Cole de "The Christmas Song" şarkısıyla dâhil edilmiş filme. Filmin kameramanlarıysa Christopher Doyle ve Pung-Leung Kwan’dı. 

"Benim Aşk Pastam..."

Kar-Wai, 2007 yılında sinemaskop çektiği "My Blueberry Nights-Benim Aşk Pastam" filmiyle aşkı Amerika'ya taşıdı. Yönetmenin senaryosunu da yazdığı filmde Amerikalı şarkıcı Norah Jones, Jude Law ve Natalie Portman oynuyor. Norah Jones'un hayat verdiği Elizabeth, yola çıkmış ve Amerika'da aşkın derinliğini arıyor. Yoksa aşk, geceleri kafeteryada çalışan Jeremy'nin yakınlarında mıydı? Jeremy (Jude Law), bir gece ansızın çıkagelen Elizabeth'e aşkın sabrıyla âşık oluyordu. Aniden gelip aniden kaybolan Elizabeth'in yeniden ortaya çıkacağını umut ediyordu. Bir yol filmi de olan "Benim Aşk Pastam"da, Elizabeth bir dolu insanla karşılaşıyor film boyunca. Yakınlık duyduğu kumarbaz Leslie'nin (Natalie Portman) peşine takılıyor sonra Elizabeth. Yalnızlıkları keşfeden Elizabeth, kendisini sabırla bekleyen Jeremy'nin yanına dönüyor ve ona yabanmersini pastası yapıyor. Aşkın ve bağlılığın pastasıydı sanki bu.
Filmin kameramanıysa Tahran doğumlu Darius Khondji. Diğer kameramansa Pung-Leung Kwai. Filmin fonunda Ry Cooder'ın parçaları daha çok duyuluyor. Caz şarkıcısı Norah Jones bu filmde "The Story" şarkısını söylüyor. Bu filmde sinemanın unutulmaz bir anı da vardı: Dudaklarının kenarında yabanmersinili pastadan küçük bir parça kalan uyuyakalmış Elizabeth'in dudaklarına doğru eğilen Jeremy, Elizabeth'i öperken sinemanın aşkı kutsayan anını yaşatıyordu sanki. Aşkın ruhaniliğine inananlar için iyi birer sığınak Wong Kar-Wai'nin filmleri...

"Eros: El..."

Kar-Wai'nin, Michelangelo Antonioni ve Steven Soderbergh'le beraber aşkı anlattığı 2004 yapımı "Eros" antolojisi de var. Kar-Wai, kendi bölümü "The Hand-El"de yine aşkın o derin okyanusuna dalıyor. Senaryosunu da kendi yazan Kar-Wai, duyguları ve aşkı en iyi anlatan yönetmenlerden biri. Onu, sadece bu yönleriyle değil, sinematografik yönleriyle de tanımalı. Bu antolojideki en dokunaklı bölümdü belki de. Aşk ve tutku, insanın içini burkuyordu "El"de.

Terzi çırağı Xiao Zhang (Cheng Chang), pahalı fahişe Hua'ya sürekli yeni elbiseler getirir durur. İhtişamlı hayatı ve tüketimi olan Hua (Gong Li), hiçbir kadına dokunamamış genç Zhang'a dokunarak farkında olmadan onu kendine bağlıyor. Zhang, belki de hiç ulaşamayacağı Hua'ya vücudunun tüm hücreleriyle tutuluyor. İç ve dar mekânlarda kısırdöngüsel akıp giden bu bölüm doğal süreçleri de gösteriyor. Çünkü Hua'nın zengin müşterileri onu tek tek terk ediyorlar. Düşüşü de hızlı oluyor. Hua, şehri ardında bırakıp gidiyor, ama sonra yine geliyor. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Düşkün bir otel odasında az parası olan erkekleri mutlu etmeye çalışıyor Hua. Trajik sonu da uzak değil Hua'nın. Kar Wai'nin antolojideki bu bölümünde doğrudan erotizm yoktu. Sadece her şey zihinseldi. Kar Wai, erotizmi göstermiyor, ama seslerini uzaktan duyuruyordu. Bir de yağmur sesleri var dışarıdan duyulan. Özel bir anda Zhang, Hua'nın elbisesiyle sanki sevişiyordu. Bu bölüm fetişizm ötesinde bir tutkuyu ve ulaşamamayı duyuruyordu. Hua, öldürücü ve bulaşıcı bir hastalığa da yakalandığı için Zhang, Hua'yla birlikte olup onun yaşadığı acıya ortak olmak istiyor. Kar Wai, senaryoyu kendi yazmış. Elbette kameramanı Christopher Doyle'du. Kar-Wai bu kısa filminde Alman müzisyen Peer Raben'in tınılarını kullanmış fonda. Peer Raben, Alman sinemasının genç yaşta ölmüş ustalarından Rainer Werner Fassbinder'in filmlerine müzikler de yazdı.

(YAZ, 2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder