Tarkovski...
Büyük Rus yönetmen Andrey Tarkovski, "Hayat mükemmel olsaydı sanata ihtiyaç olmazdı" demiş. Ne muhteşem söz. Bu büyük ustanın beş filmini yazma onuruna yaşadım. Onur veren, "Solaris", "Ayna", "İz Sürücü", "Nostalji" ve "Kurban" filmleriydi.
Onun, 1968 yapımı sinemaskop çekilmiş siyah-beyaz ve renkli "Andrey Rubleyev" filmini yazmaya cesaret edemedim. Yoğun simgesel anlatım yüzünden. Önceki yazdığım filmlerde bile duvara toslamıştım. Simgelerin altından kalkılması zordu. Anlam yaratmak da. Ortodoks kültürünü ve dinini keşfetmek gerekti. Öncelikle de Rus olanını. Ama en azından yazdığım filmleri hatıralara karışmış oldu kendim için.
Tarkovski ustanın 1983 yapımı renkli ve siyah-beyaz "Nostalghia-Nostalji", insanın zihninde bulanıklık yaratan filmlerden biriydi. Bütün rüyaları ve hayalleri sadece şair mi görüyordu? Şair, 19. yüzyılda İtalya'ya sürülmüş Rus bestecinin sürgün zamanlarını araştırıyor. Onun bulunduğu yerlere gidiyor. Kasabada, dinci birini fark ediyor. Acaba o meczup da rüya veya hayal görüyor muydu? Şair, kır evini hayal ediyor hep. Bir büyükanne, bir eş ve bir kız çocuğu var. Hayal ettiği bu kır evi ve o insanlar, şairin ailesi miydi, yoksa bestecinin mi? Filmde bir yere tam anlamıyla oturtup anlam yaratmada zorluk çıkaran iki an da vardı. Şair, meczubun küçük oğlunu ve köpeğini de bu ailenin içinde hayal ediyordu. Sonrasında sekiz yaşlarında bir oğlan çocuğu, görüntüye girmeyen babasıyla İtalyanca konuşuyor. Derinlikteyse yolda bir otomobil kasabaya doğru geliyor. Acaba arabada şair mi vardı? Şair daha önceden kasabaya gelmişti.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder