23 Mart 2017 Perşembe

Çarpıcı filmler...


Verbinski’nin 2017 yapımı "The Cure for Wellness-Yaşam Kuru" filmi, yaratıcı ve merak duygusunu sonuna kadar koruyan önemli bir filmdi. İnsan ürperiyor. Tedirgin oluyor. Sırlar final anında ortaya çıkıyor.  Taksi şoförünün anlattığı iki yüz yıl önce şatonun yaşadığı trajedi insanı tedirgin ediyor.

Filmi izlerken insan Kafka'nin "Şato" romanını düşünüyor. Michael Haneke bu tamamlanmamış romandan, 1997 yılında yine tamamlanmamış aynı adlı film çekmişti. Romanda/filmde şatoya girilmiyordu hiç. Verbinski filminde şatoya giriyordu. Dışarıdan bakınca kaplıca gibi bir sağlık merkeziydi burası. Köydeki bar da Haneke’nin filmindeki mekanı çağrıştırıyordu.

Filmin görselliği de çarpıcı. Filmin girişinde trenin tünele girişi metafor olarak güçlü bir andı.  Şatonun girişindeki dolambaçlı yol da. Narkozsuz diş çekme sahnesinde adeta koltuk daralıyor sanıyorsunuz.

Bir diğer film de Şili kökenli İsveçli yönetmen Daniel Espinosa'nin 2017 yapımı sinemaskop "Life-Hayat" bilimkurgu filmi. Yine Marslilardan çekilecek var, diyor bu film. Aslında bu bilimkurgu değerli bir film. Uzay İstasyonu'nunda beşi astronot, biri kozmonot altı insan, Mars'tan gelen numune toprağı incelerken hayat formu keşfediyorlar. Deneylerle bu küçük plastige benzer şeyi uykudan uyandırmayı başarıyorlar. "Calvin" adı verilen yaratık dehşet saçıyor istasyonda. Onun da oksijene ve beslenmeye ihtiyacı var. Astronotlar iç organlarını ve kanlarını somurur gibi emen bu yaratık bir ahtapot görünümü alıyor. Bu yaratık dünyaya gelirse ne olurdu?

Hollywood neden Marslilarin  (eğer varsalar) korkulacak şeyler olduğunu vurguluyor hep? İngiliz yazar DH. Wells'in "Dünyalar Savaşı" bilimkurgu romanından bu yana bu korku sürüyor sanki. Bunun üstüne büyük sinemacı Orson Welles (daha film çekmemişti), 1938 yılında kendi tiyatrosunun oyunculariyla radyo tiyatrosu yayınladı radyoda. Amerikalilar dehşet içinde kaldılar.


23 Mart 2017, Perşembe...




****





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder